'İzmir rönesansının peşinde'ymiş*

İnsanın doğduğu kent hakkında
yazması ne zor. Hele hayatının
bir döneminde onu terk etmişse.
Bilerek ve isteyerek. Bir uçta,
‘biz ne kadar şendik’ üslubu.
Bildiğimiz ‘kumru yer, mini
etekli kızlarla kaç göç olmadan
gezerdik’ diye başlayan yazılar
cinsinden. Diğer uçta da, ‘bu
şehirden hiçbir şey olmaz’
çekiştirmesi. İnsan her kelimede
iki uçtan birine yakın hisseder
kendini. Bellekteki duygusal
kırıntıların gölgesinde, kökleri
koparıp atmakla aslını inkâr
etmemek arasında sıkışır kalır.
Anarşist ruhunu kendisiyle
beraber götüren Georges Brassens
“bir yerlerde doğmuş o mutlu
şapşallar..” deyip yine de SËte
plajına gömülmeyi vasiyet
etmemiş miydi?

Bugün Luvr’da, Türk Mevsimi’nde,
İzmir’den Smyrna’ya sergisi
açılıyor. Tarihi şimdilik 8.500 yıl
önceye giden (büyük kentler için
‘ eldeki bilgilere göre’ demek
daha doğru) İzmir’e ait parçalar
sergilenecek. Çoğu Luvr’un
vaktiyle kaçakçılardan satın
aldıkları. Dünyanın başka büyük
müzelerinden gelenler de var.
O arada İzmir’in Tarih ve Sanat
Müzesi’nden de. Galiba 2-3 yıl önce
Luvr epey bir parçayı gönderip
Ticaret Odası’nda sergilemişti.
Luvr sergisinin adı dikkat çekici.
İzmir’den Smyrna’ya. Tarihin o
bilinen sırasını tersine çevirip
bugünden geriye bakmak doğru
yaklaşım.

Bugün İzmir’de Kültür Çalıştayı
toplanıyor. İzmir’in kültür stratejisi
konuşulacak. İzmir’de yaşayan,
üreten, İzmir üzerine düşünen, yazan
onlarca sanatçı, kültür insanı bir
gün boyunca İzmir’in bugününden
ileri bakacak. Geçmişteki parlak
günlerden gözler kamaşmadan
geleceğe bakmak zorlu iş. Bugün,
kararlı ve vizyon sahibi bir yerel
yönetimin evsahipliğinde İzmir’in
bir kültür metropolü olarak
oynayacağı rol üzerine kafa
yorulacak. Belki bu toplantıda
ortaya atılan öneriler daha geniş
kesimlerin tartışmasına açılacak.
Çalıştay, kültür stratejisinin temel
taşlarının konulmasında önemli bir
adım.

Helenistik dönemin tıp ve asıl
sanat merkezi İzmir Doğu
Akdeniz’in en önemli limanıydı.
Bugün aynı role talip olmaması
için bir neden yok. 2015 EXPO
kenti olmak için yapılan
çalışmalardan çıkarılacak dersler
olmalı. İzmir finalde Milano’ya
karşı ünvanı kaybetti. Ünvanın
neden kaybedildiği değil nasıl
kazanılabileceği asıl üzerinde
durulması gereken.

En parlak döneminde, Smyrna’nın
kalbi kozmopolit Agora’sıydı.
Kazılar ilerledikçe bu daha iyi
anlaşılıyor. Büyük kentleri büyük
yapan kozmopolit kimliklerini
kültürel sermayelerine katmaları.
Bugünkü İzmir’in kültürel kimliği
önemli bir potansiyeli barındırıyor.
Bu potansiyelin iyi değerlendirilmesi
İzmir’i Doğu Akdeniz’in kültür
merkezi haline getirebilir. İzmirlilerin,
sekiz kuşaktır orada yaşamış ya da
sekiz ay önce gelmiş olmalarına
bakmadan bu hareketliliğin parçası
olması tek şart. Kemeraltı’nın bir
kültür, sanat, tasarım havzası olarak
İzmir’in kalbi olması mümkün.

Belki bugünkü çalıştay, daha yakında
kaçak malları Mısır’a iade eden Luvr’a
bir mektup yollayarak kendi eserlerini
geri isteyebilir. Tabii arada Luvr’a
sergi için ödünç vermek şartıyla.

İzmir’in rönesansı geçmişin geviş
getirilmesiyle değil bir sivil dirilişle
olabilir.

Ne zor insanın doğduğu şehir hakkında
yazması. Urlalı Seferis’in şiirindeki
denizin o ihtiyarı en güzel kanıtı. “Ülken
benim; belki hiç kimseyim; lâkin senin
istediğin olabilirim.”

Serhan Ada

RADİKAL-Kültür Sanat

* miş eki bana ait. (HK)

0 yorum:

Post a Comment