HORASAN 1990>2010 YAPITLARI SERGİSİ @ İZMİR



2-26 ŞUBAT 2011
İZMİR> KONAK BELEDİYESİ GÜZELYALI KÜLTÜR MERKEZİ SANAT GALERİSİ

Multi-Touch Table “History and Destruction in Istanbul/ Ghost Buildings” by Nerdworking

multi-touch table | exhibition systems of ghost buildings I from nerdworking on Vimeo.



Technology & Content Development:

Atilla Özcan - Ümit Kitapçıgil

Project Management:
Erdem Dilbaz

Project Co-ordination:
Elif Demirci

Sound sample: Aphex Twin - Iz Us
Special Thanks to: Ayşe Sipahioğlu

Narkule by Nerdworking

"NARKULE" (indoor mapping) from nerdworking on Vimeo.

Art Direction & Visuals:
Deniz Kader – Candaş Şişman

Music & Sound Design:
Görkem Şen

Project Management:
Erdem Dilbaz

Project Co-ordinator:
Elif Demirci

Modelling:
Canan Erten, Alper Yıldırım, Elif Karaköse

Archive:
Mert Şahbaz (photo), Volkan Çağalı (video)

Special Thanks to:
Berna Erkartal, Cihan Kandaz, Pınar Karaduman, The Seed

Special Hates to:
Dataton Watchout Systems

Yekpare by Nerdworking

‘YEKPARE’ (monolithic) from nerdworking on Vimeo.

Art Direction & Visuals:
Deniz Kader – Candaş Şişman

Music:
Görkem Şen

Project Management:
Erdem Dilbaz

Modelling: Gökhan Uzun – Can Dinlenmiş

Çalışmak! Araştırmak! Yazmak!

Düşünce alanında her zaman yeni, değişik ve farklı olanın peşinden koştum. Bunun beni ve içinde yaşadığım toplumu daha özgür ve mutlu kılmada işe yarayabileceğine inandım!

Sorbonne'daki öğrencilik yıllarımda (1970'ler) önce sinemayı, tarihini, estetiğini, kuramlarını ve televizyonu keşfettim. Bütün bunlar yetmeyince sinema göstergebilimine sardım. Bu yüzden dilbilim ve psikanalizi hatmetmek durumunda kaldım. Bütün bunları -günün birinde- Türkiye'de 4/4'lük güzel filmler üretecek bir sinema sektörüne kişisel katkılarım olabileceği gibi naif bir düşünceyle yaptım çünkü öğrenciyken ağzımın suyu akarak seyrettiğim yüzlerce yabancı filme eşdeğerli özgün filmlerin kendi ülkemde de üretilemiyor olmasından rahatsızlık duyuyordum. Bilinçli bir seyirci olmaya başladığım günlerde beni az çok heyecanlandıran ilk film (Y.G.) 'Umut' oldu. Sonraki yıllarda çok fazla heyecanlandığımı söyleyemem ('Muhsin Bey', 'Zıkkmın Kökü' ve belki daha birkaç film dışında).

Neden sorusuna bulabildiğim ilk yanıt Türkiye'deki film üreticilerinin genel kültür, bilgi birikim düzeylerinin benim tanık olduğum standartların çok altında olması ve sinema sanatının hakettiği düzeyde ciddiye alınmamasıydı. Bu iş günümüze kadar böyle sürüp geldi.

Bugün ciddi bir sinema sektörü olmadan Türkiye'de Ulusal bir Sinemanın varlığından söz edilebileceğine inanmıyorum. Son 20 yılda olduğu gibi Türkiye'de yalnızca film yapan insanların varlığından söz edebiliriz. Bu iş için genel kültür düzeyi oldukça yüksek bir Ulusal Burjuvaziye ihtiyaç var. Böyle bir potansiyel kesim olmasına karşın ona ait özgün bir kültürü ufukta henüz göremiyorum. Sinemanın estetik ve teknik açıdan bir sıçrama yapması konusunda televizyondaki fiksiyon üretiminin belli bir düzey ve olgunluğa erişmesini beklemenin de bir yararı olabilir!

Öğrencilikten öğretim elemanlığına 20 yılı aşkın bir süre önce geçtim. Bu yıllar boyunca Ne olacak Türkiye'deki bu sinemanın hali? demedim! Oturup çalıştım (bu arada artık bir kısmını bugünlerde beğenmediğim 10 kadar uzun metrajlı gün yüzü görmemiş senaryo yazdım!) Önce sinema, daha sonra sanat ve kültür alanlarında, yepyeni bilgiler üretmeye çalıştım. Çok-disiplinli (pluridisciplinaire) bir araştırma sürecinden geldiğimden, bu yaklaşımı bugünlere kadar sürdürerek herkesi ilgilendirebilecek türden araştırmalar yapmaya çalıştım. Bulduklarımla (tabii bunlarla ilgilenecek!) gelecek kuşakların boşa zaman yitirmelerini önlemeye çalıştım, çalışıyorum.

Son 10 yıldır yapmakta olduğum çalışmalara dayanarak Dünyamızda Kapitalizm öncesinde de Evrensel bir kültür bulunduğu savını (Mauss, Malinowski, Baudrillard, Polanyi, Duby, Braudel, Berkes, Ülgener, Boratav, vb isimlerin de katkılarıyla) Osmanlı/ Türkiye özelinden yola çıkarak belgelemeye çalışıyorum. Bu evrensel kültürün pek çok versiyonu (Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Avustralya, vs) ve alt-tipleri olduğunu görüyorum. Tarihin Armağan/Potlaç/Karşılıklı Yükümlülük, vb terimlerle ifade edilen ilkel toplum düzeninden yola çıkılarak Evrensel boyutlarda yeni baştan yorumlanması gerekiyor! Marx -diyalektik materyalizm- yanılmışsa canı sağolsun! Bizler ne güne duruyoruz? Osmanlı konusunda bu yeni yorumlamanın bir ilk versiyonunu (Baudrillard'ın Simülasyon kavramından da yararlanarak) sundum. Bu konudaki çalışmalarım sürüyor.

Sanırım bütün bu çalışmalar Türkiye gibi bir ülkenin insanları, özellikle de (bu alanlarla ilgili) akademisyenler, üniversite öğrencileri, 'entelektüeller' için genelde pek bir anlam ifade etmiyor. Genç kuşaklara Dünyaya Türkiye'den de sıra dışı işler yaparak yararlı olunabileceğini; İzmir'de yaşayıp -başka alanlarda olduğu gibi- dünya standartlarına uygun hatta üstünde çalışmalar yapılabileceğini, elimden geldiğince göstermeye çalışıyorum. Cumhuriyetin kurulmasıyla başlayan ancak Ulusal Burjuvazi devreye bir türlü giremediği için tamamlanamayan bir kültür ve zihniyet devriminin gerçekleşmesini beklerken belki de boşuna debeleniyorum.

Bu metni okuma zahmetine katlandığınız için teşekkür ederim.

Oğuz ADANIR

(İzmir, Mayıs 2001)

GİZLİ BAHÇE / SECRET GARDEN // BAHAR OGANER-OZAN OGANER @ ALANİSTANBUL

17 Şubat 2011 – 11 Mart 2011
ALANistanbul–II

Bahar Oganer ve Ozan Oganer ortak atölye deneyimlerini ortak bir sergi projesinde bir araya getiriyor. İki sanatçının Paris ve İzmir atölyelerinde birlikte geçirdikleri yoğun çalışma ve üretim sürecini “Gizli Bahçe” isimli sergi ile ALANistanbul’da sanatseverlere sunuyor. Bahar Oganer ve Ozan Oganer resim ve heykel sanatının imkanlarını ortak bir bağlam ve belirlenmiş bir uzam içerinde aşmaya ve genişletmeyi amaçladıkları bu projede, tuvalin sınırlarından taşan resimler 3 boyutlu nesneler ile etkileşim içerinde çoklu alımlamalara açılıyor.

ALANistanbul –II tanımlı geometriye sahip bir galeri mekanı. İki sanatçı, bu mimarinin baskıcı diline tezat bir imgelem zenginliği yaratarak izleyiciler üzerinde şaşırtıcı bir etki hedefliyorlar. Mekanın Kartezyen koordinatlarına karşılık doğanın sanatsal dışavurumu iki sanatçının kendilerine özgü ifade biçimleri ile somutlaşıyor. Bahar Oganer kendi resim çalışmalarının sürekliliği içerisinde çarpıcı renk kullanımı ve bu çoklu renk dinamizmi içerisindeki yüzeylerin yarattığı gizli perspektif ile galeri duvarlarını dönüştürüyor. Ozan Oganer ise tam tersi bir hareket ile 3 boyutlu nesnelerin tek yönlü algılamasının ötesine geçerek, heykellerinin saydamlaşan yüzeylerini, ışığın imkanlarını kullanarak katı objeler olmanın ötesine taşıyor. Sanatçı doğa ile insan bedeni arasındaki kopartılamaz bağları, arkaik çağların tanrısal sembollerine göndermeler yaparak serginin gizemli bir tarihsellik kazanmasını sağlıyor.

“Gizli Bahçe” resim ile heykelin bir mekanda, bir serginin üretiminde nasıl birlikte kurgulanabileceğini ve mekansallığın 3 boyutlu ve 2 boyutlu ifade biçimleri ile nasıl bütüncül bir sergiye dönüştürülebileceği üzerine yenilikçi bir çalışma. İki sanatçının uzun süreli ortak atölye deneyimlerinin Paris ve İzmir’den İstanbul’a taşınarak somutlaştığı sergi, bu uzun süreli deneyimin izlerinin derinlemesine hissedilebildiği yoğunlukta bir sanatsal performans niteliğinde.

Virgo // hayatınızın akışı her an değişebilir!



Bu satırları okuyan herkese merhaba!

Mart 2011 tarihinde başlayacak biribirlerinden ayrı, ancak aynı zamanda bir bütün oluşturacak kadar da birbirleriyle ilişkili, zamanlaması 2011-2012 yıllarına yayılacak, bir dizi sergi planlıyoruz. Sergi dizisinin adı “Virgo”.

Virgo düzenlenecek proje ya da yapıt bazlı sergi etkinliklerinin üst başlığı işlevini görecek ve onları birbirine bağlayacak.

Kendine özgü koşulları, önerilen projeler tarafından oluşacak sergiler için belirlenmiş ön koşullar aşağıdaki gibidir:

KATILIM: Kişisel ya da grup halinde bir proje gerçekleştirilebilir/sergileme yapılabilir.

MEKAN: Resmi ya da özel kişi ve kurumlara ait sanat galerileri ve sergi salonları hariç, akla gelebilecek her türlü mekan kullanılabilir. Sergi mekanları İzmir kent sınırları içinden ya da yakın çevresinden seçilmelidir.

SÜRE: Sergi 3 haftayı geçmeyecek şekilde istenen gün sayısınca izleyiciye açık tutulabilir. Serginin belirlenen günlerin haricinde -veya sadece- randevuyla gezilmesine izin verilebilir.

BÜTÇE: Sergi ve projelerin gerçekleştirilmesi için gerekecek mali destek katılımcı/lar tarafından sağlanacaktır. Halihazırda proje/sergileri destekleyecek herhangi bir destekçi kişi ve kurum yoktur. Bu konuda organizasyon tarafından herhangi bir girişimde bulunulmayacaktır.

Sözkonusu sergi dizisi için önerebileceğiniz sanatsal projeleriniz ve sergilenmesini düşündüğünüz çalışmalarınız, kısacası “parlak fikirler”iniz -ya da aklınıza takılan bazı sorular- varsa 1 Şubat 2011, salı gününe kadar “hakan.kirdar@gmail.com” adresine bir e-posta göndererek katılmak istediğinizi belirtiniz.

GELİŞMELERDEN HABERDAR OLMAK İSTEYEN HERKES GRUBUMUZA KATILABİLİR!

Virgo >>>facebook