Nur Muşkara @ 49A

'Annem ve Kizim' sergisi panorama

HAMRA ABBAS "CITYSCAPES" @ OUTLET



23 Haziran - 17 Temmuz 2010

Outlet//İhraç Fazlası Sanat, 10. İstanbul Bienali’nden tanıdığımız Pakistan kökenli sanatçı Hamra Abbas’ın ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının İstanbul’da gerçekleştirdiği fotoğraf ve heykel çalışmaları, 23 Haziran–17 Temmuz tarihleri arasında ilk kez Outlet’te görülebilecek.

Hamra Abbas’ın çalışmaları, yaygın olarak kabul edilmiş gelenekleri eğlenceli bir üslupla ele alır. Kültürel olarak kodlanmış görüntü ve ikonografileri şimdi ve burada deneyimlenecek yeni işlere dönüştürürken, kültürel aidiyet, gelenek, mübadele ve güç nosyonlarını görünür kılacak yeni bir platform yaratır.

Hamra Abbas’ın İstanbul’da gerçekleştireceği yeni çalışması “Şehir Manzarası” ismini taşımaktadır. “Şehir Manzarası”, başta sıradan bir turistik fotoğraf serisi gibi görünür. Ve aslında ilk bakışta şehrin karakteri ve tarihini oluşturan bir elementin fotoğraftan çıkarılmasıyla oluşmuştur.

Bu çalışma, Avrupadaki son minare tartışmaları, özellikle İsviçre’de şehrin oy birliğiyle minarelerin yasaklanması gerektiğine karar vermesi sebebiyle gerçekleştirilmeye karar verilmiştir. Uzun zamandır minareler, Batı tahayyülünde politik islamın bir sembolü olmuştur. Müslüman dünyada ise minareler, daha geniş anlamda bir sosyo-kültürel ve estetik çerçevenin parçası, dolambaçlı yolların üstünde, çevresindeki hareketli pazaryerinin sessiz izleyici gibi durmakta ve o dağınık kalabalığın günlük konuşmalarına tepeden tanıklık etmektedir. Biri, İstanbul minarelerinin, her güneş doğuşunda ona kendini hatırlatan bellek organları olduğunu düşünse, yanılmış olmaz.

Hamra Abbas, 2009 yılı “9.Sharjah Bienali: Provisions for the Future”da juri büyük ödülünü kazanmıştır. Abbas’ın çalışmaları 4th International Biennial of Contemporary Art, Bakü, Azerbaycan; the International Artist’s Workshop of the 2nd Thessaloniki Biennial ve 2nd International Incheon Women Artists Biennale, Korea (2009) da gösterilmiştir. Çalışmaları Guangzou Trienali(2008), 10.İstanbul Bienali(2007), Sydney Bienali(2006), Cetinje Bienali(2004)’nin yanı sıra V&A Museum, Londra; ifa Gallery, Berlin; Manchester Art Gallery, UK; Royal Ontario Museum, Toronto; Asia Society Museum, New York; San Francisco Art Institute ve REDCAT, LA gibi mekânlarda gösterilmiştir. Abbas, dünya çapında pek çok konuk sanatçı programı ve bursla ödüllendirilmiştir. Hamra Abbas, Boston ve İslamabad’ta yaşamakta ve çalışmaktadır.

***
Outlet//Independent Art Space will be hosting the solo show of Hamra Abbas, an artist who participated in the 10th Istanbul Biennial The photographic works realized in Istanbul, including a new video by the artist, will be on display between the 23rd of June and 17th of July in the gallery space.

Hamra Abbas’ works engages with “traditional” narratives and motifs, often in a playful manner. By appropriating culturally loaded imagery and iconography, and transforming them into new works that are experienced in space and time, she creates new platforms from which to view notions of cultural ownership, tradition, exchange and power.

The artist’s recent project entitled “Cityscapes” is realized in Istanbul. “Cityscapes” is a series of photographs of Istanbul’s iconic landscape. However, in this image, the landscape is deprived of its essential element that gives the city its history and its character.

This project was developed after the recent minaret crisis in Europe, and especially after Swiss voters’ approval of the ban on the construction of minarets. For a long time, minarets have been perceived as symbols of political Islam in Western imaginaire. As for the Muslim world, minarets hold a wider significance that encompasses cultural, social, and aesthetic dimensions as well. Hamra Abbas invites the audience to view minarets as repositories of poetic memory that keeps the present both anchored and pulsating.

Hamra Abbas was awarded a Jury prize at the Sharjah Biennial 9: Provisions for the Future in 2009. Abbas’ work has been included in 4th International Biennial of Contemporary Art, Baku, Azerbaijan; International Artist’s Workshop of 2nd Thessaloniki Biennial; 2nd International Incheon Women Artists Biennale, Korea (2009); Guangzou Triennial (2008), 10th Istanbul Biennial (2007), Sydney Biennial (2006) and Cetinje Biennial (2004). Her work has also been exhibited at V&A Museum, London; ifa Gallery, Berlin; Royal Ontario Museum, Toronto; Asia Society Museum, New York; San Francisco Art Institute, Pacific Asia Museum and REDCAT, California. Abbas has been awarded residencies and scholarships by numerous institutions. The artist lives and works in Boston and Islamabad.

Babam: Büyük Ustam!





Tasarım: Nevzat Kırdar (1960'lı yıllar)

Ziyaretçiler/Visitors

Katalog Tasarım/Catalog Design by Hakan Kırdar







































'Annem ve Kizim' @ Bir Nokta



15-23 Haziran 2010

Erkek tasarımcı/sanatçılar annelerini, kızlarını ve onlarla ilişkilerini anlatıyor…

Sanatçı/Tasarımcı Listesi:
Adnan Serbest/ Tasarımcı
Alp Nuhoğlu/ Tasarımcı
Erdem Akan/ Tasarımcı
Eşber Karayalçın/ Heykel Sanatçısı
Gökhan Kırdar/ Müzisyen
Hakan Kırdar/ Tasarımcı
Hayri Karay/ Heykel Sanatçısı
İhsan Duygulu/ Mimar
İrfan Sayar-Zihni Sinir/ Tasarımcı
Kutay Uzer/ Seramik Sanatçısı
Mario Levi/ Yazar
Mustafa Fehmi İlik/ Ressam
Recep Baydemir/ Fotoğraf Sanatçısı
R. Sadri Sayıoğulları/ Hat ve Tezhip Sanatçısı
Yılmaz Zenger/ Tasarımcı

Küratör: Işık Gençoğlu
Editor: Berrin Türkmen Orat
Fotograf: Recep Baydemir
Grafik Tasarım: Hakan Kırdar

URBAN-LOUSY



Sanat piyasası “ya benimsin, ya toprağın” diyordu, biz de kaçtık. Bir para babasına eş(ya) olmamak için kaçtık, sanat aşığı kurumsal yapılara metres olmamak için kaçtık. Yaptığımız Gezici Bienal başka bir aşk hikayesiydi. Istanbul’dan Berlin’e oradan Belgrad a konduk . Bir kentten bir kente konarken, tek kıskanılan biz değildik zaten.

Hilkat garibeleri, ucubeler vardı mesela. Çoğunluğu mahlukattan sayılır, kenara köşeye tıkılır, görünmesin diye etrafı sarılır, görünenin kafası taşla yarılırdı. Yeterince egzotikse bu hilkat garibesi, kenarda durmak için izinli sayılırdı. Birisi bi’bakıp çıkmak için para sayardı ya, sirkin panayırın köşesinde, ona müsamaha tanınırdı. Yeterince kuvvetliyse mahluk, arenaya salınırdı. Muktedirleri eğlendirdiği sürece, ucubeye yer ayrılırdı. Meraklısı kıskanır mıydı hilkat garibesini? Ucubede iktidar sahibine ait ne vardı?

Bugünün kentinin meraklısı da bi’bakıp çıkıp, kar etmenin peşinde. Bugünün kentinde de meraklısı, iktidar derdinde. Yeri geldiğinde, gözü garibenin durduğu yerin ta kendisinde. Bugünün kentinde büyük paralar araziden kazanılırken, iktidar derdindeki, hinoğlu hin, kıskançlığının kökü açgözlülüğünde.

Açgözlü, paraya para dememek için, herkesi yerinden etme işinde. Mesela o ucubenin ne işi var ki o kadar değerli yerde? “Gitsinler bunlar buradan” derken çeşitli yollara baş vurulmakta , gerektiğinde güç kullanılmakta, “… bunlar suçludur, düşmandır, tehdittir” de işin bahanesi olmakta. kıçına bir damga basıp, kolluna bir çip takıp, en etkin en ucuz yöntemle, uzağa atılması, duvarlar, teller ardına koyulması gerekmekte. Mekanın ancak öylece mutenalaşacağı, kentin ancak öylece yenileneceği ve hayatın da ancak öylece sürdürülebilir olacağı söylenmekte.

Aynı zamanda açgözlü, paraya para dememek için, onları yeniden inşa etmenin de derdinde. Varsa bir egzotiği, yeteneklisi, güzeli, onun da becerisini alıp satmanın, teşhire koymanın, özelliğini, güzelliğini kendi bedenine yamamanın peşinde. Kendi yarattğı frankeştayn ile köprü ve diyalog işinde. Zaten icap ettiğinde devşirme mahlukları itinayla yaratma, pazarlama, olmadı piyasasını bizzat kurma yeteneğinde.

Piyasada bir ederin yoksa, kent seni istememekte .Pazarlanamazlık üstü kuruntulu düzene gıcık gitme ihtimalin, altıncı parmağının, üçüncü gözünün, kuyruğunun, boynuzun yerine geçmekte. Fişlenme, şişlenme, kıçına damga, koluna bir çip, en ucuzundan, en etkininden defedilme, hapsedilme, defnedilme ihtimali senin önüne de gelmekte.

Kentin açgözlü yeni efendileri “güvenlik… güvenlik…” diye inlemekte. Piyasa tanrısı, her günü güvenlik bayramından sayıp, kurban istemekte.

Peki, eski haritaların yeni ejderhalarının, mahluklarının, dinozorlarının, ucubelerinin, hilkat garibelerinin ne yapması gerekmekte? Biz ne bilelim…

Bi’düşününce, kent berbat, efendileri kıskanç. Derdimiz kıskançlığa yüz vermeyip, kaçak noktaları kovalamak ya, kaçak noktamız, yeri geldiğinde kentten daha berbat olmaktan çekinmemekte, bu arada, piyasaya götü kaptırmamaya, güvenliğe kurban gitmemeye , sermayenin dekoratif unsuru olmamaya itina etmekte. Ne diyelim…

Kendi haritalarımızın mahlukları olmaya, kendi sözümüzü bağımsız söylemeye, bir araya gelmeye ve beş benzemez istikamete dağılmaya devam edelim.

URBAN LOUSY ” INDEPENDENT ,DEPENDENT & PENDENT RESTIVAL “

http://urbanlousy.com

MFA 2010 Master of Fine Arts Show / Zurich University of the Arts / Shedhalle

'Bir büyük müze lüksümüz yok'



Voyvoda Caddesi Toplantıları kapsamındaki İstanbul Söyleşileri’nin 9 Haziran Çarşamba günkü konuğu İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Yard. Doç. Deniz Ünsal’dı. ‘Metropolde Müze: Merkez ve Çeper’ başlıklı konuşmasında Ünsal, metropol ve müze ilişkisini, kent yaşamını ve kentlileri etkileyen dinamikleri, kent ve müze yönetimini tartışmaya açtı. İstanbul’u 13,5 milyonluk, 5343 kilometrekareye yayılan dev bir ahtapota benzetti. Bu dev ahtapotun ise dev bir müzeye değil, eko müzelere ihtiyacı olduğunu vurguladı. Deniz Ünsal’la 5345 kilometrekarelik İstanbul’un müze gibi kültür kurumları açısından bir küresel şehir olarak yazgısını konuştuk.
Geçtiğimiz günlerde sona eren ‘Açık Şehir: Bir Aradalığı Tasarlamak’ sergisinde Hollandalı sanatçı Bas Princen’in ‘5 Şehir Portfolyosu’; İstanbul, Beyrut, Amman, Kahire ve Dubai şehirlerinin aslında ne kadar çok ortak noktası olduğunu gösteriyordu. Küresel şehir denen şehirlerin birbirlerini andırmaları konusunda neler düşünüyorsunuz?
Zincir işletmeler, alışveriş merkezleri, sinemalar, marka projeler şehre tepeden bakan yüksek binalar, toplukonutlar, gecekondudan dönüşmüş yeni mahalleler... Yeni üretim biçimleri ve bilgi ekonomisinin küresel ağları birbirine benzer. Küresel kamusal alanlar yarattığı gibi derin çizgilerle ayrılmış yerel eşitsizlikler de yaratıyor. Burada birbirini andıran sadece şehirler değil. Küresel şehirlerin kurumları da aynı kaderi paylaşıyor. Örneğin müzeler. Bununla beraber küresel kentlerin en değerli varlığı olan kent mekanları, karlı bir metaya dönüşüyor. Gayrimenkul piyasasının patlaması, spekülasyonların artması... Böyle bir ekonominin kentinde eski sanayi alanları gibi işlevsiz kalmış mekanların yenilemesi, yeni işlevler kazandırma öne çıkıyor.

...

Problemli Manzara/Sergilenen Resimler 01



120 x 150 cm, alüminyum panel üzerine akrilik



70 x 95 cm, alüminyum panel üzerine akrilik



70 x 95 cm, alüminyum panel üzerine akrilik



70 x 95 cm, alüminyum panel üzerine akrilik

Problemli Manzara/01





BERLİN’DEN İSTANBUL’A UZANAN YOLCULUK // “UNDER DEEP WATER”

Alman ressam Dieter Mammel, İtalyan yapımcı Claudio Malasomma ve Türk müzisyen Gökhan Kırdar’ın sınırları ortadan kaldıran filmi “Under Deep Water” 12 Haziran 2010’da Piramid Sanat’ta…

Ressam Dieter Mammel’in Berlin’de başlayıp, İstanbul’da son bulan, ilk filmi “Under Deep Water”, gücünü yine sanatçının resimlerinden alıyor. Resimlerinde temel oluşturan, ıslak tual, akan mürekkep, suluboya gibi akış unsurları, Doğu ve Batının suda karşılaşması olarak nitelendirilen filmin sahnelerinde de karşımıza çıkıyor. Sanatçının tüm resimlerinde olduğu gibi, filmde ısrarlı bir biçimde duygusallık taşıyor ve bizi hayal kurmaya itiyor.

Dieter Mammel’in sergisi, Sevil Binat’ın yönetimindeki, C.A.M Galeri’de halen devam ediyor. Bu da bize, sanatçının resimleri ile film sahneleri arasındaki ilişkiyi izleme fırsatı veriyor.

“2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti” kapsamında, Dieter Mammel, Türk müzisyen Gökhan Kırdar ile bir deneysel sanat filmine daha imza atacaklar.

Düzenleyen: Piramid Sanat
Tarih: 12 Haziran 2010 Cumartesi

Saat: 16:00 – 18:00

Adres: Piramid Sanat (Feridiye Cad. 23 Taksim)

Bilgi İçin: Tuba KURTULMUŞ
Telefon: 0212 297 31 15-20
Faks: 0212 297 44 11
E-mail: info@piramidsanat.com

TARİF:
Taksim Meydanında çiçekçilerin karşısındaki Kuveyt Türk Bankasının yanından girin. Talimhane yönünde içeriye doğru 70 m. yürüyün, 5 katlı mavi bina.
Araçla önüne gelmek için lütfen web sitesinden krokiye bakın.

Problemli şehir manzaraları

TÜRKİYE’NİN İLK TASARIM YÜRÜYÜŞÜ BAŞLIYOR!



Grafik Tasarımcılar Sokağa Çıkıyor!


Türkiye’li tasarımcılar, grafik tasarımın bugününden başlangıcına yürüyor.
Tasarım Yürüyüşü, çiçeği burnunda bir tasarım grubu olan Tasa’nın ilk etkinliği. Temel amacı grafik tasarımın toplumsal itibarını artırmak olan Tasa bu alandaki ilk adımını sokağa doğru atıyor ve tasarım dostlarını grafik tasarım için yürümeye çağırıyor.

5 Haziran 2010, Cumartesi günü yapılacak etkinliğe Grafikerler Meslek Kuruluşu da destek veriyor. 30 tasarım dostu, omuzlarında heybeleriyle bir flamanın arkasından ikili kol halinde yürüyor. Karaköy’den tarihi yarımadanın içine doğru ilerleyerek üç meydan ve bir köprü geçiyor, bir sergi, iki üstad atölyesi, bir han ve bir müzede duraklıyor.

Müsaitseniz tasarımcılar ustalarına gelecek!
Tasarımcılar ve tasarım dostları bu yürüyüşte Sait Maden
ustayı atölyesinde ziyaret edip dinleyecek ve imzalı kitabını alabilecek.
İlhan Bilge ustayla çalışma ortamında muhabbet edecek, hat ustası Emin Barın’ı anacak. Karaköy’den Sultanahmet Meydanı’na kadar uzanan bu bir günlük etkinlik boyunca, grafik tasarımcılar yan yana yürüyeceği meslektaşlarıyla sohbet edip İstanbul’un eski kent dokusunu yakından soluyacak.

Yürüyüş, Karaköy’den, Mimarlar Odası sergi salonundaki 29. GMK-Grafik Ürünler Sergisi’nden başlıyor. Başlangıç noktası olarak bu etkinliğin seçilmesi rastlantı değil. Tasarım Yürüyüşü, Türkiye görsel iletişim tasarımında güncel durumun bir özetiyle başlıyor ve modern grafik tasarımın başlangıcı olarak kabul edilen İhap Hulusi’ye selam durarak bitiyor.

Karaköy’den başlayan ve Galata Köprüsü, Eminönü ve Sirkeci Meydanları ve Cağaloğlu’ndan geçerek, iki ustanın atölyesinde soluklanan Tasarım Yürüyüşü Çemberlitaş’ta Emin Barın’a saygı için duraklıyor ve Sultanahmet Meydanı’ndaki İhap Hulusi Görey Galerisi’nde son buluyor.

Yürümeyi de biliriz, eğlenmeyi de...
Yürüyüş bitse de muhabbet ve kaynaşma gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam ediyor.
Yürüyüş katılımcıları ve destekçileri akşam da Ghetto Teras Peymane’nin açılış partisine davetli.

Haydi tasarım yürüyüşüne, meslektaşlarla bir gün geçirmeye!

5 Haziran 2010, Cumartesi, İstanbul
Güzergah ve program

29. GMK Grafik Ürünler Sergisi, Karaköy; 10:00
Sait Maden Stüdyosu, Cağaloğlu; 12:00
Yemek Molası; 13:15 – 14:00
İlhan Bilge Stüdyosu, Cağaloğlu; 14:15

Barın Han önünde Emin Barın’a saygı, Çemberlitaş; 16:30
Beş çayı ve simidi; 17:00

İhap Hulusi Görey Galerisi, Sultanahmet; 17:30-18:30

Ghetto Teras Açılış Partisi; 19:30

Yürüyüşçü sayısı 6 basın mensubu dahil, 36 kişi ile sınırlıdır.
Başvurular için tasaplatform@gmail.com

Katılım payı > KDV dahil 70 TL.
Tişört, kumaş heybe, etkinlik defteri ve haritası,
yaka rozeti, yolda çay-simit ikramları ve
partide bir içki, katılım payına dahildir.

Katılım payı karşılığı fatura verilecektir.

Başvurunuzda tişört bedeninizi,
size ulaşabileceğimiz bir telefon numarasını
ve faturada yer almasını istediğiniz isim, şirket,
adres, vergi dairesi-numarası vb. yi belirtiniz.

(Havale yapılacak hesap
Volkan Ekşi / Garanti Bankası / GALATASARAY / 068-6668671
TR04 0006 2000 0680 0006 6686 71)

Basın bülteni için e-posta atınız. tasaplatform@gmail.com

Gaza mübarek olmadı!

Darbenin paşası ve Lütfü Kırdar

27 Mayıs askeri darbesinin 50. yıldönümü olan 2010 yılının 21-22 Mayıs günlerinde bu darbenin ele alındığı bir sempozyum düzenlendi. Heinrich Böll ve Helsinki Yurttaşlar Meclisi’nin birlikte düzenlediği bu sempozyumun ilginç konukları vardı. Darbenin aktörlerinden Milli Birlik Komitesi üyesi Numan Esin, darbede tutuklanıp ağır eziyetler gören dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy Naskali, darbenin mağdurlarından Muammer Çavuşoğlu’nun kızı Nazlı Ilıcak, o dönemle ilgili değişik araştırmalar yapmış akademisyenler konuşmacı olarak tanıklıklarını anlattılar.
Sempozyumu izleyenler arasında Demokrat Parti’nin tanınmış isimlerinden Bahadır Dülger’in oğlu ile yaşamını Yassıada’da yitiren Dr. Lütfü Kırdar’ın oğlu da vardı. Nazlı Ilıcak, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idam edildikleri günleri anlattı. Haberleri herkes gibi onlar da radyodan öğrenmişlerdi. İdam edilen Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın ailesiyle aynı apartmanda oturuyorlardı.
İdamı radyodan öğrendiklerinde yıkılmışlardı. Ancak, Polatkan’ın eşi Mutaharra Polatkan
ve kızlarıyla nasıl yüz yüze geleceklerini bilememişlerdi. Bu nedenle haberi duyar duymaz apartmanı terk etmişler, Polatkan’ın ailesiyle karşılaşmaya cesaret edememişlerdi.
DP yöneticilerine ‘kuyruk’, ‘düşük’ gibi sözlerle hakaretler ediliyordu. DP’lilerin bütün paraları ve malları bloke edilmişti. DP’liler ve aileleri, maddi-manevi çok büyük bir sıkıntı içindeydiler.
***
Birinci günün sonunda, Dr. Lütfü Kırdar’ın diplomat oğlu Üner Kırdar’la toplantı çıkışında karşılaştık. New York’tan yeni gelmişti.
Sempozyumu bir kenarda merakla izliyordu.
50 yıl sonra bile hala ‘Demokrat Parti tek parti diktatörlüğü kurmuştu, askerin başka çaresi yoktu’ anlamına gelen konuşmalarının yapılıyor olmasını hayretle izlemişti. Askeri darbeyi meşru gören anlayışın 50 yıldır değişmeden devam ediyor oluşu onu dehşete düşürmüştü.
Mete Tunçay, Turgut Tarhanlı, Serap Yazıcı, Ergun Özbudun, Murat Belge, Ahmet İnsel, Tarık Ziya Ekinci, Safa Mürsel, Sezgin Tanrıkulu, Ülkü Azrak, Osman Doğru, İrfan Neziroğlu, Hakkı Devrim, İpek Çalışlar, Nadire Mater, Cengiz Çandar, Dilek Güven, İsmet Akça, Ali Bayramoğlu, Mithat Sancar, Levent Köker, darbeyi değişik yönleriyle ele aldılar. 27 Mayıs askeri darbesine destek veren ve o dönemde meşru bir iktidarın uydurma bir mahkeme karşısında yargılanmasını haklı gören üniversite camiasının darbeye katkıları da masaya yatırıldı.
Emine Gürsoy Naskali, dedesi Celal Bayar’ın idam edilmesi için hukuki yorumlar yapan öğretim üyelerinin listesini okudu. Bu öğretim üyeleri, “65 yaşından sonra idam hükmü infaz edilemez” diyen kanun maddesi nedeniyle cezası infaz edilmeyen Celal Bayar’ın idam edilmesi için darbeci Milli Birlik Komitesi’ni göreve çağırmışlardı. Aralarında Bahri Savcı, Tarık Zafer Tunaya, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi isimlerin bulunduğu öğretim üyelerinin listesi çarpıcıydı.
Lütfü Kırdar’ın oğlu Üner Kırdar babasının cenazesinde yaşadıklarını anlattı. Yassıada yargılamaları sırasında eski bakanlardan ve İstanbul’un eski valilerinden olan Lütfü Kırdar, kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Henüz yargılamaların başı olduğu için cenazesi ailesine verilmişti. Lütfü Kırdar, valiliği sırasında yaptırmış olduğu Zincirlikuyu mezarlığında toprağa verildi. Cenaze töreni, o güne kadar askeri darbeye karşı sessizliğini koruyan İstanbul halkının sessiz bir tepkisine dönüştü. On binlerce İstanbullu, 27 Mayıs mağduru eski valilerinin cenazesine koşmuştu.
Üner Kırdar’la Lüftü Kırdar Kongre Merkezi’nin önünde konuşmamızı sürdürdük: “Büyük kalabalıkla Zincirlikuyu Mezarlığı’na geldik. Mezarın başında babamı tam gömmeye hazırlanırken arkamızdaki kalabalık dalgalandı. ‘Vali Paşa geliyor’ dediler. Gelen 27 Mayıs askeri darbesinin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı General Refik Tulga’ydı. Herhalde başsağlığına geliyor diye düşündük. Paşa öfkeyle mezarın başına geldi. ‘Nerede bunun oğulları’ diye sordu. Ağabeyim Erdem Kırdar benden daha uzun boylu olduğu için onu gösterdiler. Ağabeyimi yakasından tutup silkeledi. Birkaç hakaretin ardından yanındaki askerler ağabeyimi bir askeri araca bindirip götürdüler. Gözaltına alınmıştı. Endişe içinde, babamı gömdük. Kalabalık da hızla dağıldı.”
Bir askeri darbe anısıdır bu... Meraklısına...

RADİKAL >> ORAL ÇALIŞLAR