LIMITED ACCESS II // VIDEO | SOUND | PERFORMANCE



Organized by Parkingallery in collaboration with Azad Art Gallery and Mooweex.com

Azad Art Gallery No 5, Salmas Square, Golha Square, Tehran
31 October – 4 November 2009
Daily Visiting Hours: Fri – Wed 4-8 pm
Opening night and performances: Friday 30 October, 4-8 pm

Curated by
Miha Colner / Ida Hirsenfelder (Ljubljana/SL) | Amirali Ghasemi (Parkingallery/Tehran) | Arash Khakpour (Mooweex/Tehran) | Bita Razavi (Helsinki/FI) |Sarah Rifky (Cairo/EG) | Shirin Sabahi (Malmo/SE) | Rozita Sharafjahan (Azad Art Gallery/IR)

Access to what? What limitations?

LIMITED ACCESS sounds like a disappointing title for a project, but in fact it's not really true, it has a kind of ambiguity within it, which is a characteristic of Parkingallery projects. One should ask : "Access to what?" and "What limitations?"
In the past decade, Iranian Contemporary art and specially New Media Arts has been through many ups and downs, either in the time which was temporarily celebrated by the authorities and officials, by a considerable budget and space, without necessarily establishing a constant and appropriate structure for its survival in future, or when it visibly slowed down its development at least outside of the unofficial and private circles of artists in the recent years. And as we speak the numbers of curators and art lovers who are frequently visiting Tehran, for various reasons and intentions is highly increasing, specially now when the international Media zoomed more than ever, on Iran. The Art Market despite recent hiccups is heating up by its discoveries of middle eastern and Iranian art shows from LA to Dubai, filled with repetitive names of superstars. Meanwhile there is an independent creative scene which is emerging and is undoubtedly hard to track and describe, as its vibrancy and its continuity lies in its anonymity. In the absence of an inclusive reference for a proper research on multi fragmented Tehran art scene, most of the attempts which has been done to map and document the scene, remained unfinished and to some degree clueless because of the intentional shifts toward the art market and/or falling into the traps of tribal self promotional concerns of few.

LIMITED ACCESS therefore tries to gather and reconnect the artists from all disciplines to each other and reestablish their link with their emerging audience. As we believe that what is labeled and being marketed as “Iranian contemporary art” to the art world is quite known and accessible despite all propaganda, as many individuals and collectives are paying their dues for its exposure and growth internationally, even by conflicting objectives and means. What is really missing here is a local platform, which though its structure, experiments in New Media can be seen and discussed , beyond the closed circle of the artists practicing it.
As delayed echos of such phenomenon, often passing through mediums like Internet, books and other medias might turn the viewer into a passive consumer rather than a critical observer.

These limitations could be caused by many factors, from the imposed sanctions to unofficial boycotts, to the emergence of market-oriented attitude among artists as a result of periodic temporary reception of Iranian art all around the world, beside as some other may put it, the fact that contemporary art is being rarely mentioned in the mainstream media, ignored to some extent and not supported any more. All these excuses are not enough to prevent us from taking the current moment for granted even if it would seem hopeless to many, and shape the future by observing and learning from it.

Amirali Ghasemi, Parkingallery Oct 2009

Jazire-ye Sargardani (The Wander Island)

(Video screening, Interactive installations and a collection of experimental Sound and music )
Curated by Amirali Ghasemi

Amin Talachian | Ronak Ghoseyri | Sara Abbasian | Negar Behbahani | Ehsan Behmanesh/ Arefeh Riahi | Ali Ettehad | Ayeh Rahimi | Amirali Mohebbinejad | Negar Tahsili | Arash Fayez | Nassrin Nasser | Elika Hedayat | Arash Khakpour/ Arash Radkiya | Amirali Navaee | Bijan Moosavi | Pedram Etemadi | Siavash Naghasbandi | Sona Safaei | Tala Madani | Azin Feizabadi | Sohrab Mostafavi Kashani | Mohammad Abbasi | Peyman Abbasian | Sohrab. M Kashani | Arash Salehi /Arash Razzazian | Nima Esmailpour

Videos selected by Rozita Sharafjahan (Azad Art Gallery/IR)
Khosro Khosravi | Behnam Kamrani | Hamed Sahihi | Ghazaleh Hedayat | Samira Eskandarifar | Mohsen Rasoulov | Minou Iranpour | Setareh Jabbari | Elham Doust Haghighi | Farid Jafari Samarghandi

8513 hours in Helsinki

Curated by Bita Razavi

Eija-Liisa Ahtila | Sara Pfrommer | Katarzyna Miron | Stefan Riebel | Joonas Jokiranta | Maria Ylikoski | Linda Reif | Stefan Riebel | Gregoire Rousseau | Miina Hujala | Anna Nykyr | Hanna Marno and Leena Vahvelainen | Ewa Gorzna

(one)self as (an)other

Curated by Sarah Rifky (Cairo/EG)

Sherif Elbendary | Hassan Khan | Mohamed Allam | Mohamed Nabil | Shady El Noshokaty | Hossam Elsawah | Laila Sami

Intelligent Systems

(installations / video / multimedia / documentation)
Curated by Miha Colner / Ida Hirsenfelder

Tanja Vujinovic | Maja Smrekar | Robertina Sebjanic | Borut Savski | Lada Cerar & Saso Sedlacek | Vladimir Ristic | son:DA & Erinc SeymenTomaz Furlan | Neven Korda | Saso Podgorsek | Marko Kovacic & Kolja Saksida | Ana Sluga | Jaka Zelelznikar

Whoever I Like Turns out to be a Weirdo, or Performative Narrations

(video screening)
Curated by Shirin Sabahi

Kevin Murphy | Tamar Guimarães | EllaKajsa Nordström | Henning Lundkuist | Stine Ofelia Kildevang | João Leonardo | Annette Stav Johansson | Maj Hasager | Wattanai Chanakot | Ana Bezelga | Kristina Kvalvik | Maria Lusitano Santos | Hanna Paulin | Hanna Sjöstrand | Lara Morais

Bulutların üstündeki yalnız vadi

Björn Hegardt

DOMUZ GRİBİ AŞISI İLE İLGİLİ SORU VE CEVAPLAR



PANDEMİK İNFLUENZA VİRUS (2009 - İNFLUENZA A/H1N1) AŞISI

1. Aşının yararı nedir?

Kendinizi ve çevrenizi pandemi virusundan korumanın en güvenilir yolu aşı olmaktır.

2. Aşı güvenilir midir?

Yeni aşının güvenilir olduğuna ilişkin iki tür bilgi bulunmaktadır:

1. Yeni aşı mevsimsel aşı gibi hazırlanmaktadır. Mevsimsel aşı her yıl yüz milyonlarca kişiye yapılmaktadır ve son derece güvenilirdir.

2. Yeni aşı, kullanılmaya başlanmadan önce insanlarda denenmekte ve elde edilen bilgiler aşının uygulanacağı ülkelerin karar verici makamları tarafından incelenmektedir. Bazı ülkelerde ek testler de uygulanmakta ve alınan sonuçlara göre karar verilmektedir. Yeni aşılar, A.B.D., Avrupa Birliği ülkeleri, Kanada, Çin, Avusturalya vb ülkelerde onay almıştır. Onay verme süreçleri arasındaki farklar nedeniyle bazı ülkeler henüz bu listede yer almamaktadır, ancak onların da kısa sürede bu gruba eklenmesi beklenmektedir.

3. Aşının yan etkileri var mıdır?

Tüm aşılarda ve ilaçlarda olduğu gibi bu aşının da bazı yan etkileri vardır. Bunlar:

1. Aşı yerinde ortaya çıkan yan etkiler: Ağrı, şişme, kızarma, kaşınma, vb.

2. Genel yan etkiler: Hafif ateş, kırıklık, kas-eklem ağrısı, baş ağrısı, bulantı, vb.

Bu yan etkilerin görülme sıklığı kişiden kişiye farklılıklar göstermektedir. Genellikle, bir iki gün içinde tedavi gerektirmeden kendiliğinden kaybolurlar. Çoğu kişide hiçbir yan etki görülmemektedir.

Yeni aşıya ilişkin bildirilen ciddi yan etki bulunmamaktadır. Yine de çok nadir görülebilecek yan etkiler, ancak aşının yaygın kullanımı ile ortaya çıkabileceği için, tüm dünyada yan etki izleme programları geliştirilmiştir. Bu izlemden elde edilecek bilgiler hızla paylaşılacaktır.

Aşı sonrası yaşamı tehdit edecek alerjik reaksiyon (anafilaksi) gelişme riski son derece düşüktür. Eğer gelişecekse, alerjik reaksiyonların ortaya çıkma zamanı, aşı yapıldıktan sonraki birkaç dakika – saatlik süredir. Alerjik reaksiyon veya beklenmedik bir yan etki ortaya çıkması durumunda hemen bir sağlık kurumuna başvurulmalıdır.

Unutulmaması gereken bir diğer konu da, influenza tedavisi için kullanılan ilaçların da yan etkileri (bulantı, kusma, çeşitli döküntüler, alerjik reaksiyonlar, vb) olduğudur.

4. Aşılara katkı maddeleri eklenmekte midir? Bu katkı maddeleri zararlı mıdır?

Bazı firmaların ürettikleri aşılarda katkı maddeleri bulunmaktadır. Bu katkı maddeleri, yıllardır başka aşılarda (mevsimsel grip aşılarında, hepatit B aşısı, tetanoz aşısı, vb) da kullanılmaktadır. Aşılara eklenen iki tür katkı maddesi bulunmaktadır:

1. Adjuvanlar: Aşının daha etkili olmasını sağlarlar. Bu amaçla, “squalene” veya aluminyum fosfat kullanılmaktadır. “Squalene”, doğal bir maddedir, hücre membranı yapısında, balık yağında ve az miktarda zeytinyağı içinde de bulunmaktadır. Bazı aşılarda 1997 yılından beri kullanılmaktadır. Bildirilen ciddi yan etkisi yoktur.

2. Tiomersal: Civanın sağlık sorununa yol açmayan bir formudur. Aşı şişesi açıldıktan sonra bozulmadan saklanabilmesi için kullanılmaktadır. Özellikle çok dozlu aşı formuna eklenmektedir. Aşılara eklenen miktar çok küçüktür, örneğin bir kutu ton balığında aşıdakinden daha fazla civa bulunmaktadır.

5. Kimler aşı yaptırmamalıdır?

Aşıların çoğunda yumurtada üretilen virus kullanılmaktadır. Saflaştırılma işlemine karşın, bu tür aşılarda bir miktar yumurta antijenleri bulunabilmektedir. Bu nedenle ciddi yumurta alerjisi olan kişilere aşı yapılmamalıdır. Hafif yumurta alerjisi olan kişilere bazı önlemler alınarak aşı yapılabilir. Bu konuda doktora danışılmalıdır.

6. Aşının yararı, risklerinden veya hastalığı geçirmekten daha mı fazladır?

Bugüne dek elde edilen bilgilere göre pandemi virusu, kolay bulaşmakta, hızla yayılmakta, genellikle hafif geçirilen bir grip tablosuna yol açmaktadır. Ciddi hastalık görülen gruplar:

1. 0-24 yaş arası sağlıklı kişiler,

2. Gebe kadınlar,

3. Kronik hastalığı olan kişiler: Astım, kalp hastalıları, diyabet, bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler.

Aşı, gripten ve yol açabileceği ciddi sağlık sorunlarından korunmada en etkili yoldur. Bu nedenle, pandemi virusu için aşı geliştirilebilmesi için yoğun çaba harcanmış ve başarıya ulaşılmıştır. Aşı ile enfekte olan kişi sayısının, dolayısıyla ciddi hastalık ve ölüm sayılarının azaltılacağına inanılmaktadır. Virusun daha da yayılması beklenen sonbahar – kış aylarından önce aşının tüm dünyaya dağıtılabilmesi için uluslar arası ve ulusal tüm sağlık kurumları gayret göstermektedir. Eldeki bilgiler, aşının yararının hastalığın getireceği risklerden daha fazla olduğunu göstermektedir.

Aşı, sadece üretildiği virus için etkilidir. Grip benzeri hastalığa yol açan başka viruslar da bulunmaktadır. Doğal olarak aşı, diğer virus hastalıklarına karşı koruma sağlamamaktadır. Bu nedenle aşı olan kişiler, el yıkama, öksürürken / hapşırırken burun ve ağızlarını tek kullanımlık mendil ile kapatma ve hasta oldukları zaman işe / okula gitmeme gibi önlemlere dikkat etmeye devam etmelidir.

7. Kimlere aşı yapılmalıdır?

1. 6ay -24 yaş arası sağlıklı kişiler,

2. Gebe kadınlar,

3. Kronik hastalığı olan kişiler(6 aydan büyük): Astım, kalp hastalıları, diyabet, bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler.

4. Sağlık çalışanları

5. 6 aylıktan küçük çocukla aynı evde yaşıyan ve bakıcıları

6. Bakım evlerinde yaşayan 65 yaş üzeri yaşlılar

8. Aşı, gribe yol açar mı?

Enjeksiyon yolu ile uygulanan aşılarda canlı virus yoktur. İçlerinde ölü virus veya virusun bazı parçaları vardır. Bu nedenle aşının hastalığa yol açma ihtimali yoktur. Ancak aşı olan kişilerin bazılarında, vücudun aşıya verdiği cevap sonucu kısa süreli, hafif grip benzeri belirtiler görülebilir.
Buruna sprey şeklinde uygulanan ve zayıflatılmış canlı virus içeren bir aşı türü vardır ancak Türkiye’de bulunmamaktadır.

9. Aşı tam koruma sağlar mı?

Aşı yapılanlarda yaklaşık 10 günde koruyucu antikorlar ortaya çıkmaktadır. Ancak, aşı olanların küçük bir kısmında, kişisel özelliklerden ötürü antikor gelişmeyebilir.

10. Gebelere aşı yapılabilir mi?

Evet. Gebelikte hem mevsimsel hem de pandemik virus aşısı yapılabilir. Gebeler, pandemik virus ile enfekte olurlarsa, komplikasyon gelişme riski daha fazladır. Emzirmekte olan annelere de aşı yapılabilir. Şimdilik eldeki veriler sınırlı olduğu için, gebelere uygulanacak aşının adjuvansız olması tercih edilmektedir. Bilgilerin artması ile bu öneri değişebilir.

Kaynaklar:

1. Dünya Sağlık Örgütü web sitesi (www.who.int/csr/disease/swineflu/en/)

2. A.B.D. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi web sitesi (www.cdc.gov/H1N1FLU/)

3. Avrupa Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi web sitesi (www.ecdc.europa.eu/en/healthtopics/Pages/Influenza_A(H1N1)_Outbreak.aspx)

4. Kanada Toplum Sağlığı Merkezi web sitesi (www.fightflu.ca)

5. Centers for Disease Control and Prevention (CDC). Update on influenza A (H1N1) 2009 monovalent vaccines.MMWR 2009;58:1100-1.

6. Johansen K, Nicoll A, Ciancio BC, Kramarz P. Pandemic influenza A(H1N1) 2009 vaccines in the European Union. Euro Surveill.2009;14(41):pii=19361. (www.eurosurveillance.org)


Bilgi paylaşımı için Mikrobiyoloji Doçenti Dr. Sevin Kırdar'a teşekkürler.

Post-fuar dönemi



İnsanların ülkelere değil kentlere seyahat ettiği, ülkelerin kentleri aracılığıyla rekabet etmeye başladığı zamanlarda kentler de ‘kültür kenti’ olup, ‘yaratıcı sektörleri’ kendine çekip zenginleşmenin gayreti içinde. Fena fikir değil tabii. İzmir, şimdilik gerçekçi davranıp ‘küresel kent’ olmaktan önce ‘bölgesel bir çekim merkezi’ olmayı hedefliyor. Akdeniz’in bir kıyısında da Afrika kıtasının bulunduğunu bilerek belirlenmiş, iyi bir hedef.
Uluslararası bir ilgi odağı olmak isteyen kent, ne yazık ki İzmir Fuarı da anlamını yitirdiğinden bu yana, ulusal kültür gündeminde kendine bir yer bulamıyor. Neden burada hiçbir şey olmuyor, diye uzaktan hayıflandığımız kentlerden biri. Aslında tabii ki bu kentte de yaşayan ve çalışan sanatçılar ve kendi izleyicisi olan tiyatrolar, sergi salonları, konser mekânları var. Ama daha çok içine kapalı bir ekonomi gibi, sadece kendi üretimini, kendi izleyicisine sunan bir kültür ortamı İzmir’deki. Üstelik, o izleyicinin sayısı da kentin büyüklüğü düşünüldüğünde kimsenin gözünü doyurmuyor. Acaba etkinlikler izleyicinin gözünü doyuruyor mu, bunu da düşünmek lazım. Çalıştay sırasında en çok dile getirilen, iki büyük proje, Belediye’ye bağlı İzmir Şehir Tiyatrosu’nun kurulması ve Karşıyaka’da yapılması planlanan görkemli opera binasıydı. Belli ki kentin kültürel öncelikleri Cumhuriyet döneminin kültür politikalarındaki aksaklıkları gidermeyi hedefliyor. Ama ne yazık ki başrolü tiyatro ve klasik müziğin üstlendiği bu kültür politikası, güncel hayata yeterince karşılık gelmiyor. Küçük sanat insiyatiflerinin, disiplinlerarası çalışmaların, uluslararası festivallerin buluşmaların, konserlerin ve hatta partilerin de (yani işin eğlence yanını hiç küçümsemeden) kendini gösterebildiği bir ortam belli ki artık daha çok ilgi çekiyor. Bu atmosferin oluşma koşulu ise ‘bağımsızlık’. Belediye bütçesinden medet ummadan, belki sadece ‘kolaylık’ umarak gayret gösterecek yeni aktörler ortaya çıksa, yani K2 gibi insiyatifler çoğalsa diye umalım.
Bir dönemi kapatan tüm kentler gibi, İzmir de hafif telaşlı; kendisi için yeni bir gelecek tanımlamaya çalışıyor. Liman civarındaki artık kullanılmayan depoları, fabrikaları ve pek az kentin sahip olduğu, içindeki işlevini kaybetmiş bir sürü yapıyla tam merkezde duran devasa bir parkı var. Eski ekonomiden ve yaşam biçiminden geriye kalanları, yeniden tanımlarken iyice düşünüp en iyi çözümleri bulmaya çalışmaları kent için bir avantaj.

Bir başka avantaj da tabii ki gençler. 1980’lerin İzmir’inde benim hatırladığım iki galeri var, Vakko ve Esbank. Şimdi galeri sayısı 24. Acaba gençler, hangi önemli sanatçıları izliyor bu galerilerde? Onu bilmiyorum ama ben kendi adıma Ahmet Adnan Saygun Konser Salonu’nun galerisinde güzel bir sergi gördüm. Dokuz Eylül Üniversitesi Resim Bölümü öğrencilerinin ve mezunlarının çalışmaları kentin başka yerinde hissetmediğim bir enerjiye sahipti. Bölüm Başkanı Prof. Mümtaz Sağlam’ın küratörlüğünde tekniği, konusu, duygusu yerli yerinde, güncelin gayet farkında resimler bir araya gelmiş. Bu sergiden mesela Arzu Oto’nun hüzünlü manzaralarını, ve Sema Kayaönü’nün küçük ‘kağıt kesme’ resimlerini umarım fırsat olur da İstanbullular da görür.


Not: İzmir’deki bu gelişmelerin üstüne ‘darısı Ankara’nın başına’ dememek olmaz.

CEM ERCİYES
Radikal Kültür Sanat

Bizans’tan İstanbul’ada Kutluğ Ataman

Smack Down



Desen: Yalın Kırdar

Bakış-İz-Bellek Sergisi Açılış//24.10.2009

































'İzmir rönesansının peşinde'ymiş*

İnsanın doğduğu kent hakkında
yazması ne zor. Hele hayatının
bir döneminde onu terk etmişse.
Bilerek ve isteyerek. Bir uçta,
‘biz ne kadar şendik’ üslubu.
Bildiğimiz ‘kumru yer, mini
etekli kızlarla kaç göç olmadan
gezerdik’ diye başlayan yazılar
cinsinden. Diğer uçta da, ‘bu
şehirden hiçbir şey olmaz’
çekiştirmesi. İnsan her kelimede
iki uçtan birine yakın hisseder
kendini. Bellekteki duygusal
kırıntıların gölgesinde, kökleri
koparıp atmakla aslını inkâr
etmemek arasında sıkışır kalır.
Anarşist ruhunu kendisiyle
beraber götüren Georges Brassens
“bir yerlerde doğmuş o mutlu
şapşallar..” deyip yine de SËte
plajına gömülmeyi vasiyet
etmemiş miydi?

Bugün Luvr’da, Türk Mevsimi’nde,
İzmir’den Smyrna’ya sergisi
açılıyor. Tarihi şimdilik 8.500 yıl
önceye giden (büyük kentler için
‘ eldeki bilgilere göre’ demek
daha doğru) İzmir’e ait parçalar
sergilenecek. Çoğu Luvr’un
vaktiyle kaçakçılardan satın
aldıkları. Dünyanın başka büyük
müzelerinden gelenler de var.
O arada İzmir’in Tarih ve Sanat
Müzesi’nden de. Galiba 2-3 yıl önce
Luvr epey bir parçayı gönderip
Ticaret Odası’nda sergilemişti.
Luvr sergisinin adı dikkat çekici.
İzmir’den Smyrna’ya. Tarihin o
bilinen sırasını tersine çevirip
bugünden geriye bakmak doğru
yaklaşım.

Bugün İzmir’de Kültür Çalıştayı
toplanıyor. İzmir’in kültür stratejisi
konuşulacak. İzmir’de yaşayan,
üreten, İzmir üzerine düşünen, yazan
onlarca sanatçı, kültür insanı bir
gün boyunca İzmir’in bugününden
ileri bakacak. Geçmişteki parlak
günlerden gözler kamaşmadan
geleceğe bakmak zorlu iş. Bugün,
kararlı ve vizyon sahibi bir yerel
yönetimin evsahipliğinde İzmir’in
bir kültür metropolü olarak
oynayacağı rol üzerine kafa
yorulacak. Belki bu toplantıda
ortaya atılan öneriler daha geniş
kesimlerin tartışmasına açılacak.
Çalıştay, kültür stratejisinin temel
taşlarının konulmasında önemli bir
adım.

Helenistik dönemin tıp ve asıl
sanat merkezi İzmir Doğu
Akdeniz’in en önemli limanıydı.
Bugün aynı role talip olmaması
için bir neden yok. 2015 EXPO
kenti olmak için yapılan
çalışmalardan çıkarılacak dersler
olmalı. İzmir finalde Milano’ya
karşı ünvanı kaybetti. Ünvanın
neden kaybedildiği değil nasıl
kazanılabileceği asıl üzerinde
durulması gereken.

En parlak döneminde, Smyrna’nın
kalbi kozmopolit Agora’sıydı.
Kazılar ilerledikçe bu daha iyi
anlaşılıyor. Büyük kentleri büyük
yapan kozmopolit kimliklerini
kültürel sermayelerine katmaları.
Bugünkü İzmir’in kültürel kimliği
önemli bir potansiyeli barındırıyor.
Bu potansiyelin iyi değerlendirilmesi
İzmir’i Doğu Akdeniz’in kültür
merkezi haline getirebilir. İzmirlilerin,
sekiz kuşaktır orada yaşamış ya da
sekiz ay önce gelmiş olmalarına
bakmadan bu hareketliliğin parçası
olması tek şart. Kemeraltı’nın bir
kültür, sanat, tasarım havzası olarak
İzmir’in kalbi olması mümkün.

Belki bugünkü çalıştay, daha yakında
kaçak malları Mısır’a iade eden Luvr’a
bir mektup yollayarak kendi eserlerini
geri isteyebilir. Tabii arada Luvr’a
sergi için ödünç vermek şartıyla.

İzmir’in rönesansı geçmişin geviş
getirilmesiyle değil bir sivil dirilişle
olabilir.

Ne zor insanın doğduğu şehir hakkında
yazması. Urlalı Seferis’in şiirindeki
denizin o ihtiyarı en güzel kanıtı. “Ülken
benim; belki hiç kimseyim; lâkin senin
istediğin olabilirim.”

Serhan Ada

RADİKAL-Kültür Sanat

* miş eki bana ait. (HK)

Bakış-İz-Bellek Sergisi Kurulum









BİRLEŞİN!!

Bütün dünyanın işçileri birleşin!
İmza: Enternasyonalizm

Türkiye'nin tüm ATM'leri birleşti!
İmza: Yapı Kredi

bir varmış bir yokmuş, "İzmir'de Kültür Çalıştayı" varmış...

'Aslında Fransa feminizme uzak bir ülke'

:mentalKLİNİK 'tAVŞANdELİĞİ' @ GALERIST


22 Ekim - 21 Kasım 2009

Sergi Açılış: 22 Ekim / 19.00 - 21.00

Saat: 19.00 - 21.00

Galerist, güncel sanatın tanım ve algısını genişleten çalışmaları ile ilgi uyandıran :mentalKLİNİK, Yasemin Baydar ve Birol Demir’in heykel, video, ses ve ışık gibi farklı sanat formlarından oluşan son dönem işlerini sanatseverlerle paylaşmaya hazırlanıyor. Sanatçı ikilisinin Galerist Galatasaray’daki ilk sergisi ‘tAVŞANdELİĞİ’, 22 Ekim – 21 Kasım tarihleri arasında gezilebilir.

tAVŞANdELİĞi ile :mentalKLİNİK, bildiğimiz dünyanın sınırında, kurguyla gerçeğin birbirinin içinde eridiği tanımsız bir zamanda izleyicisini Alice’in Harikalar Diyarı’na yaptığı yolculuğa benzer bir gezintiye çıkmaya davet ediyor. Gerçek dünyadan eksiltilmiş hacimleri, galeri mekânında artırılmış olarak karşımızda buluyoruz. Geçitler olarak kurgulanan ancak hiçbirinin koridora açılmadığı mekânda, eserler bizi baştan çıkararak temasa sürüklüyor. Buna rağmen, mekânın çelişkisinin yarattığı sıkışmış atmosfer bizi adeta mekânla birlikte tanımsız bir zamana sıkıştırıyor. Bununla yüzleşmek izleyiciye, hem bir özgürleşme hem de bir yıkım ihtimali sunuyor. Görüntülerin bizim konumumuza göre değiştiği, kaynak ve işlevlerinden bağımsızlaşmış seslerin bizi sürekli takip ettiği bir dünyada, acaba biz de cevap aramak yerine doğru soruları sorabilecek miyiz?

tAVŞANdELİĞİ sergisi ile :mentalKLİNİK atmosfersiz yıldızların olay ufkunda dolanıyor.

Sanatçılar Hakkında
:mentalKLİNİK, bağımsız birer sanatçı olarak edindikleri sanat deneyiminden sonra 1998 yılında Yasemin Baydar ve Birol Demir tarafından kurulmustur. Yasemin Baydar (*1972, İstanbul) ve Birol Demir (*1967, Ankara ikilisinden olusan :mentalKLİNİK teorik ve sanatsal bakıs açısını sunmak için 2000'de İstanbul Nisantası’nda kendi mekanını açtı. "Bireysel metodolojisini temsilen :mentalKLİNİK sürekli olarak sergiler ve sergi modelleri gerçeklestirmekte. :mentalKLİNİK, resimden software’e farklı malzemeler kullanarak 21.yüzyıl parçalarını, kendi yapıtasları olarak etiketler. :mentalKLİNİK'in isleri izleyiciyi tanımsız mekânlar, kararsız bölgeler ve donmus zamanlarla karsı karsıya getirir. :mentalKLİNİK simdi ve gelecek arasındaki esikte hem sanal gerçekliği hem de gerçek dünya unsurlarını barındıran arttırılmıs bir gerçeklik olarak tanımlanan bir geleceği kurgular.

Görsel: True Blue (Sol), Tek Ekran Video / Renkli / Sessiz, 30’’, 2009

Outlet'te İlk Solo Sergi//"BATMAN versus BATMAN" // FİKRET ATAY