“Hayat sansürsüz, sanat da öyle olmalı”

"İ.Ö. Outlet’in yayın politikasıyla hem kendi tarihini kayda geçirdiğini, hem de Türkiye’de güncel sanat tarihinin yazımına, şekillenmesine katkıda bulunduğunu görüyoruz. Yaptığınız yayınlarla kimlere ulaştınız? Nasıl tepkiler aldınız? Oluşturduğunuz mirasın nasıl etkileri olacağını öngörüyorsunuz?

A.T. Yayınlar çokça kişiye ulaştı. Sadece belirli bir sanatsever kitleye değil, öğrencilere, konuya yeni ilgi duymaya başlayanlara da seslenen kitaplar oldu bunlar. Dersimiz güncel sanat kitabını, yaz başında çıkardığımız için sonbaharla birlikte eleştiriler duymaya başladık. Türkiye’de eleştiri duymak çok kolay değil. Hem neredeyse herkesin birbirini tanıdığı çokça dar bir alanda üretim yapıldığından, hem de bu alanda çalışan bağımsız eleştirmen eksikliğinden. Ancak kitaplarla ilgili fena eleştiriler almadığımızı söyleyebilirim. Bu yayınları sürekli ve çeşitli kılmak temel hedefimiz ve fakat etkilerinin nasıl olacağını zaman gösterecek. Bir yandan da biz zaten yapılması gerekeni yapıyoruz; etkisi, yankısı, meraklıların, takipçilerin, araştırmacıların işi olsun.

İ.Ö. Nasıl eleştiriler aldığınızdan kısaca bahseder misiniz?

A.T. Eleştiriler genel anlamda olumluydu. Üniversitelerin güzel sanatlar bölümlerinde müfredata alanlar bile olmuş. Benim için şaşırtıcı ama güzel bir gelişme. Öte tarafta tek kitapla dünyayı değiştirmek gibi kaygımız yok. Ama en başta bu kitapların, konuşmaların, karşılaşmaların devamlılığını yaratma zorunluluğu var. Kitap çıkarmak hem çok zaman, hem çok emek ve hem de yüksek bütçe gerektiren bir iş. Bu yüzden hayal ettiğimiz her kitabı çıkaramıyoruz. Kitaplarımıza gelen önemli eleştirilerden biri, kitapların siyah-beyaz olmasıydı. İkincisi de dilin Türkçe olması. Almanak’ı İngilizce-Türkçe çıkardık ama diğerleri için böyle bir zaman yaratamadık açıkçası.

İ.Ö. Birkaç sergiden sonra iyice görünür olan ve Almanak‘ta da birkaç kişinin dikkat çektiği merkez-çevre ilişkisini sorunsallaştırma ve Anadolu’dan gelenlerin kendilerine yer bulmasına olanak sağlamak gibi bir amacınız var. Anadolu’da üreten sanatçılarla nasıl diyaloğa geçiyorsunuz, ya da onlar size nasıl ulaşıyor? Outlet’in sağladığı görünürlük, hep İstanbul’a endeksli olduğu söylenen çevre üretimini sizce nasıl etkiliyor?

A.T. Aslına bakarsan benim sadece Anadolu orijinli olmak gibi aşırı bir çabam yok. Doğu- batı, merkez- periferi ayrımlarına gitmeden, sanatsal üretimin peşine düşmek ve paylaşmak derdindeyim; bu üretimin nereden geldiği benim için çok önemli değil. Biz geçen yıl Anadolu’dan ne kadar insanla çalıştıysak, bir o kadarı İstanbul’dan, kalanı da Türkiye dışındandı. Ancak sanırım İstanbul sanat çevresi için merkez-periferi hala ciddi bir ayrım ve bu ayrımı yapmayan bir galeriyle karşılaştığında insanların aklında en çok “bizden olmayan” diye gördükleri Anadolulu sanatçılar geliyor. Doğrusu bu ayrımlar benim hiç derdim olmadı, olmayacak da.

İstanbul’a endeksli olduğu söylenen çevre üretimi meselesine gelince… Bence böyle bir dönem vardı. Kabul edilir-edilmez, ya da sertçe eleştirilir ama bugün başka bir noktadayız. İletişim-erişim ağları artık merkez diye tanımlanan bir hat üzerinden geçmiyor. Artık her yer merkez, her yer ulaşılabilir. Dolayısıyla fazladan bir merkeze ihtiyaç yok.

Sanatçılarla nasıl diyaloğa geçiyorum? Çokça seyahat ediyorum, sergilerden haberdar olmaya, mümkünse bunların çoğunu görmeye çalışıyorum. Dahası üniversitelerdeki sanat bölümleriyle, çeşitli enstitü ve kurumlarla bağlantılarım var. En önemli işim atölyeleri ziyaret etmek. Ve artık internet gibi bir erişim kanalı, herkesin sitesi-blogu varken insanlara ulaşmak o kadar da zor değil. Kaldı ki çokça sanatçı Outlet’e geliyor, dosya gönderiyor. Sanatçılarla diyaloğa geçmek kolay ancak asıl mesele, bu diyaloğun ve ortak üretimin devamlı olması."

...devamı











İzmir Atölye Turu, Şubat 2010

0 yorum:

Post a Comment