'Bir büyük müze lüksümüz yok'
Voyvoda Caddesi Toplantıları kapsamındaki İstanbul Söyleşileri’nin 9 Haziran Çarşamba günkü konuğu İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Yard. Doç. Deniz Ünsal’dı. ‘Metropolde Müze: Merkez ve Çeper’ başlıklı konuşmasında Ünsal, metropol ve müze ilişkisini, kent yaşamını ve kentlileri etkileyen dinamikleri, kent ve müze yönetimini tartışmaya açtı. İstanbul’u 13,5 milyonluk, 5343 kilometrekareye yayılan dev bir ahtapota benzetti. Bu dev ahtapotun ise dev bir müzeye değil, eko müzelere ihtiyacı olduğunu vurguladı. Deniz Ünsal’la 5345 kilometrekarelik İstanbul’un müze gibi kültür kurumları açısından bir küresel şehir olarak yazgısını konuştuk.
Geçtiğimiz günlerde sona eren ‘Açık Şehir: Bir Aradalığı Tasarlamak’ sergisinde Hollandalı sanatçı Bas Princen’in ‘5 Şehir Portfolyosu’; İstanbul, Beyrut, Amman, Kahire ve Dubai şehirlerinin aslında ne kadar çok ortak noktası olduğunu gösteriyordu. Küresel şehir denen şehirlerin birbirlerini andırmaları konusunda neler düşünüyorsunuz?
Zincir işletmeler, alışveriş merkezleri, sinemalar, marka projeler şehre tepeden bakan yüksek binalar, toplukonutlar, gecekondudan dönüşmüş yeni mahalleler... Yeni üretim biçimleri ve bilgi ekonomisinin küresel ağları birbirine benzer. Küresel kamusal alanlar yarattığı gibi derin çizgilerle ayrılmış yerel eşitsizlikler de yaratıyor. Burada birbirini andıran sadece şehirler değil. Küresel şehirlerin kurumları da aynı kaderi paylaşıyor. Örneğin müzeler. Bununla beraber küresel kentlerin en değerli varlığı olan kent mekanları, karlı bir metaya dönüşüyor. Gayrimenkul piyasasının patlaması, spekülasyonların artması... Böyle bir ekonominin kentinde eski sanayi alanları gibi işlevsiz kalmış mekanların yenilemesi, yeni işlevler kazandırma öne çıkıyor.
...